Daha Az Eşya, Daha Çok Yaşam
- Özlem Kögel
- 22 May
- 2 dakikada okunur
Minimalizm: Fazlalıklardan arınıp özümüze yaklaşmak.

Bizde çok şey vardı.
Belki de fazlasıyla çok.
Yıllar içinde birikmiş eşyalar: güzel, kullanışlı, anlamlı…
Ama bir kısmı da sadece bulunuyordu. Çünkü bir zamanlar lazım olmuştu. Ya da hiç enerjimiz olmamıştı ayıklamaya.
Sonra o karar geldi:
Bir karavana taşınıyoruz.
Ve o an fark ettik – aslında ne kadar az şeye gerçekten ihtiyacımız var.
Bırakmak – Kolay Gibi Görünür, Ama Değil
İlk kutular kolaydı.
Eski eşyalar, süsler, artık bize uymayan zamanlardan kalan şeyler.
Ama özüne yaklaştıkça – kişisel anılar, hediyeler, “belki yine lazım olur” kutuları – şunu hissettik:
Bazı eşyaların içine çok fazla duygu koymuşuz.
Bırakmak başta kayıp gibi geliyor.
Ama ne kadar çok ayıkladıysak, ne kadar çok vedalaştıysak, şunu o kadar net hissettik:
Sadece dolaplarımızda değil, içimizde de yer açılıyor.
Anılarla Dolu Bir Bahçe
Bu veda sürecini biraz daha yumuşak ve içten kılmak için bahçemizde küçük bir garaj satışı yaptık.
Dostlar, komşular, ailemiz uğradı – eşyaların arasında gezindiler, güldüler, anılar paylaştılar, kahve içtiler.
Ve herkes bir şey aldı yanına.
Sadece bir eşya değil –
hayatımızdan küçük bir parça, taşıyacakları bir anı.
Eşyalarımızın yeni sahiplerine geçmesini izlemek içimizi rahatlattı.
Minik ama gülümseten vedalar gibiydi.
Minimalizm Eksiklik Değil
Birçok insan minimalizmi kısıtlanmak sanıyor.
Ama bizim için tam tersi:
Daha sade, daha net bir yaşam için bir davet.
Gerçekten neye ihtiyacım var?
Hayatımı ne besliyor – ve fark etmeden ne yoruyor?
Giden her parça ile yükümüz hafifledi.
Bakışımız netleşti. İçimizde boşluk değil, huzur oluştu.
Önemli Olanlara Yer Açmak
Amacımız her şeyi atmak değil.
Yer açmak:
Anlara, sohbete, yakınlığa, hayata.
Sonuç?
Minimalizm bir moda değil.
Bizim için daha bilinçli, daha yavaş ve daha gerçek bir yaşamın yolu.
Sevdiğimiz şeyleri alıyoruz yanımıza.
Gerisi gitmekte özgür – belki başkasının evinde yeni bir anlam bulur.
Comments