🐾 İnsanlarım cesur – ama biraz da... şey...
- Özlem
- 15 Tem
- 2 dakikada okunur
İlk Vanlife Haftasından – bir köpeğin gözünden

Durum şu.
Benim adim Yasuo.
Bir Shiba Inu. Sessiz bilgelik skalasında 10 üzerinden 10 – en azından beni tanıyanlar öyle diyor.
Bu hafta... hmm, ilginçti diyelim.
1.–3. Gün – Hâlâ buradalar mı?
Duruyoruz.
Açık yüzme havuzunun yanında. Üç gün boyunca.
Hayır, bu tatil planı değildi – bu bürokrasi.
Muayene, ruhsat işleri, sabır…
Ben uyudum. Onlar bekledi.
Sonra süpermarkette:
“Hâlâ burada mısiniz?” diye sordular.
İçimden havladım:
“Haydi ama, doğrudan buraya yerleşin gitsin!”
Ama insanlarım sadece yorgun bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Listelediler, organize ettiler, ter döktüler.
Söyleyeyim size: Bu insanlar tam bir yapılacaklar listesi çetesi!
4. Gün – Mercimek, Sevgi ve Mutluluk
Ne büyük? Fil.
Daha büyük? Stuttgart.
Peki en büyük ne?
Mercimek ve spätzle – Ve sevgi dolu bir jest.
Arkadaşlarımız bize yemek göndermek istedi. Ama biz çok yorgunduk.
Dediler ki: “Gelip alın – Bigg Drive-in tarzı!”
Gittiğimizde kapının önünde bekliyorlardı,
Tupper kaplarını birer hediye gibi yukarı kaldırdılar
ve onları sevgiyle pencereye uzattılar.
İnsanlarım yerken sanki üç gündür bir şey yememiş gibiydiler.
Bayıldılar.
Ben de bir parça sosis kaptım.
Asil durmaya çalıştım.
(Spoiler: Başardım.)
Ve gözlemledim:
Nasıl derin bir nefes aldılar.
Nasıl bir anlığına her şey hafifledi.
İnsanlar tok ve yorgun olduğunda çok bir şeye ihtiyaç duymazlar – sadece biraz sıcaklığa.
Ve benim bakışıma.
5. Gün – “Artık burası mı bizim evimiz?”
Yola çıktık. Sonunda. Artık ev yok, kutular yok, mobilya taşıma derdi yok.
Ama hemen anladım: Ne yaptıklarını tam olarak bilmiyorlar.
Kontrollü gibi davranıyorlar ama...
Hayatımda kimsenin on dakikada yedi kez aynı çekmeceyi açtığını görmedim.
(Bu arada ödül mamaları bambaşka yerde – sadece söylemiş olayım.)
6. Gün – Çamaşır Günü ve 100 Yıllık Country Club Festivali
Tüm gün bir kamp alanındaydık.
Country müziği ile şehir gürültüsü arasında duyabildiğim kadarıyla,
insanlarım şu kelimeleri fısıldadı:
“Pis su”, “Güneş paneli”, “Wi-Fi”
Ve sadece sessizce söyledikleri bir şey daha:
“Biz burada ne yapıyoruz?”
İşte o an: Benim anım geldi.
Biraz daireler çizdim, hafifçe burnumu çektim, derin bir bakış attım –
ünlü bakışım.
Her zaman işe yarar.
Bazen insanların kalplerine geri dönmeleri için sadece bir pati sesi yeter.
7. Gün – Varış böyle bir şey mi?
Nerede olduğumuz hakkında hiçbir fikrim yok.
Ama insanlarım gülümsüyor.
Şöyle diyorlar:
“Şimdi gerçekten yoldayız.”
“Başardık.”
“Hâlâ inanamıyorum.”
Ben inanıyorum. Çünkü görüyorum:
Birbirlerine bakıyorlar – ve bunun doğru olduğunu biliyorlar.
Artık “Nasıl yapacağız?” sorusunu daha az,
“Bu bize nasıl hissettiriyor?” sorusunu daha çok soruyorlar.
Ve sevgili dostlar,
İşte bu, gerçekten vardığımızın en büyük işaretidir.
Yakında yine yazarım.
Sizin Yasuo’nuz
– Geminin gerçek kaptanı 🐾
Hani şu... bilirsiniz işte.





Yorumlar